Corona virüsü hayatımızdaki pek çok aktiviteyi değiştirdi. Okulların, iş yerlerinin ve sosyal mekanların kapanmasının en büyük sonucu evden çalışmayı ve evde eğlenmeyi öğrenmek gibi görünse de farkında olmadığımız daha birçok etkisi oldu. Güne nasıl başladığımızdan tutun yediklerimiz, giydiklerimiz, dinlediğimiz müzikler dahil birçok şey değişime uğradı. Yataktan çıkmak için kendimizi zorladığımız, yarı uykulu halde evden ayrıldığımız zamanlar geride kaldı. Artık okula veya işe gitmek için erken kalkıp yola koyulma derdimiz yok. Tabi ki bu durum beslenme alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Acele ile yaptığımız karbonhidrat ağırlıklı kahvaltılar daha renkli sofralara dönüştü. Yemek yemek bir ihtiyaçtan çok zevk haline dönüştü. Far, allık, ruj ve eyeliner; daha ilk günden yerlerini yıkanmaktan kurumuş ellerin tek çaresi olan kreme ve nemlendiriciye bıraktı. Tahtını koruyabilen sadece diş macunu ve diş fırçası oldu. Değişen diğer bir şey de giyim alışkanlıklarımız. Dolabın önünde uykulu gözlerle ''Bugün ne giysem?'' düşünceleri '' Hangi pijamam daha rahat?'' sorusuna dönüştü. Güzel kokulu parfümler yerini limon kolonyasına bıraktı. Artık derdimiz güzel kokmaktan ziyade dezenfekte olmak. Virüs çılgınlığının başka bir sonucu da varoluşsal soruları artırması. Evde sıkışmış olmanın ve medyanın etkisi ruhsal durumumuzu da etkiledi. Ders çalışma niyetiyle alınan ama asla amacına uygun kullanılmayan masalar, bu dönem evde en sık vakit geçirdiğimiz yerlerden biri oldu. Online eğitim hepimize bambaşka bir deneyim kazandırdı. Umarız ki artık terliklerimizi fırlatıp, ayakkabılarımızı giyeceğimiz günler yakındır. O zamana kadar kendinize iyi bakın!
#evdekal🏡 #bizimlekal
0 Comments
1-Spektrum Cafe İncek Loft’ta bulunan Spektrum Café, otizimli bireylerin çalıştığı; aşçılık ve sunum alanlarında mesleki eğitim aldıkları, kurabiye ve pastalarıyla ünlü, neşeli enerjisi ile girdiğiniz an modunuzu yükselten eşsiz bir kafe. Mutfakta Ayşe Söylemez liderliğinde pasta ve kurabiye pişirmeyi öğrenenen otizimli bireyler, ortaya çıkardıkları ürünleri misafirlerine sunarken gerçekten çok keyifli görünüyorlar. Bireylerin hem mutfakta hem serviste aktif olarak rol oynadığı bu mekanda, benim dikkatimi en çok çeken özelliği kafenin çok yönlülüğü oldu. Sadece yeme-içme hizmeti ile sınırlı kalmayan kafe; workshoplar, örgü günleri, kermes, el-işi ürün satışı, yemek atöyleleri ve kitap okuma kulübü gibi pek çok etkinliği bünyesinde barındırıyor. Dilerseniz kendi standınız açabileceğiniz, dilerseniz ahşap atölyesinde üretilen ürünleri satın alabileceğiniz bu kafede edinebileceğiniz en özel deneyim ise otizimli bireylerle kuracağınız sıcacık ilişkiler ve onlara destek vermenin hazzı olacaktır. 18 yaşındaki otizimli Selin’in kendi elleriyle bana ikram ettiği gazoz kafede geçirdiğim en keyifli andı benim için. Otizim Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Hülya Saygı ie olan kısa sohbetimizde edindiğim bilgilerden en önemlisi ise; kafenin maddi karlılıktan önce sosyal karlılık hedefi ile bu sektöre atılması. Otizimli bireylerin sosyal hayatta daha aktif rol alması, toplumun önyargılarının yıkılması ve birlikte güzel vakit geçirebilmek kafenin asıl amacı diyebiliriz. Daha fazla misafir ağırlayabilmek ve daha çok kişiye ulaşabilmek amacıyla yakın zamanda adres değiştirecek olan kafeye uğramanızı tavsiye ediyoruz ve adresini aşağıya bırakıyoruz. 2-Mavi At KafeMavi At kafe ile tanışmam geçen yaza dayanıyor. Bir buçuk ay boyunca staj yaptığım bu kafe gerçekten farklı bir deneyim edinmek isteyenler için doğru adres! Çalışanları şizofreni hastası olan kafenin yeri ise Anıtkabir’in hemen yanıbaşında, Fevzi Çakmak caddesi üzerinde. Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun şizofreni hastalarını topluma kazandırma ve kaynaştırma projesi kapsamında 2009 yılından beri faaliyet gösteren bu kafenin cana yakın çalışanları kendinizi evdenizde hissetmenizi sağlıyor. El bükmesi olan lezzetli mantınızı yerken hem hastalarla yakınlık kurabilirsiniz, bu dünyayı keşfedebilirsiniz hem de kafenin dizaynın keyfini çıkarabilirsiniz. Peki bu kadar mı? Kesinlikle dahası var. İmza günleri, söyleşiler, film gösterimlerden tutun, karaoke etkinlikleri, okuma grupları, resim ve fotoğraf sergisine kadar bu kafe adeta yaşayan bir organizma. En çok dikkatimi çeken bir diğer özelliği ise: Kütüphane. Sadece 2. el kitaplarla sınırlı olmayan bu kütüphaneyi, kafe çalışanı Yasemin Hanım “yaşayan kütüphane” olarak adlandırıyor. Bunun nedeni ise misafirlerin kitaplar yerine çalışanları da okuyabilmesi! Şizofreni hastalığı ile mücadele eden çalışanlar ile etkileşime geçip onlara merak ettiklerinizi sorabilir, perspektifinizi genişletebilirsiniz. Nefis kurabiyelerinizi ise kafede satışı olan ikinci el olan giysilere ya da bizzat çalışanlar tarafından tasarlanmış özel tişörtlere bakarken afiyetle yiyebilirsiniz. Takvimler, anahtarlıklar ve ayraçlar, kafeden ayrılırken sizde anı kalması için kasa önünde satışa hazır bekliyor. Damgalama ile mücadelenin öncülerinden olan Mavi At Kafe, Ankara’da değişik bir deneyim edinmek isteyen misafirlerini bekliyor.
|
Yazarlar:Beyza Aslanbaş: Bilkent Üniversitesi, Fizik bölümü öğrencisi Arşiv
May 2020
Kategoriler
|