Ev dekorasyonu pek çok kişi için eğlenceli bir aktivitedir. Sürekli aynı manzara ile karşılaşma sonucu oluşan bunalımdan ve iç karartıcı görünümden kurtulmanın en kolay yoludur. Bir odanın içindeki küçük bir değişim bile kişiyi mutlu edebilir bazen. Fakat bir taraftan yenilikler için harekete geçmek istesek de çoğu zaman işe başlamadan yorulabiliyoruz. Yapılması gereken işleri gözümüzde büyütüp, değişikliklerden kaçınabiliyoruz. Karantina sürecinde evde geçirdiğimiz vaktin artması ile bu duygusal ikilemlerle daha fazla karşı karşıya kalmaya başladık. Bu sebeple bu yayınımızla sizleri yeni şeylere başlamak için cesaretlendirmek ve evde geçen sıkıcı zamanları değerli ve eğlenceli hale getirmek istiyoruz. Ev dekorasyonu çok çeşitli şeyleri kapsayabilir. Bir ev komple yeniden dekore edilebildiği gibi, tek bir odanın dekorasyonu veya aksesuar değişimlerinden ibaret de olabilir. Bizler unutulmuş bir odayı kullanışlı ve ferah hale getirerek bu işe başladık. Bu süreci kayıt altında tutarak değişimi eğlenceli bir hale getirmeye çalıştık. Eğer siz de evinizde değişiklikler yapmayı düşünüyorsanız süreci kaydederek değişimin verdiği keyfi artırabilirsiniz. Odanın önceki halini ve sonraki halini bir araya getirerek, yapılan değişikliklerin daha da dikkat çekici hale geldiğini sizler de görebilirsiniz. Çirkin görüntü oluşturan malzemeler yerini keyifli bir oturma köşesi ile değişti. Evde bulunan bitkileri aksesuar olarak kullandık. Böylece odanın aydınlık görüntüsünü daha da canlı hale getirdik. Son olarak evcil hayvanları da mutlu edecek bir köşe ve yakınlarımızı hatırlatacak bir kaç fotoğraf odanın sıcaklığını belirgin derece de artırdı. Kısacası fazladan bir harcama yapmadan bir odayı kullanılabilir rahat bir ortama dönüştürebileceğimizi anladık. Fakat merak ettiğimiz başka konularda vardı. Diğer insanların bu konudaki düşüncelerini de öğrenmek istedik. Bireylerin evleri ile olan ilişkilerini ve ev dekorasyonu konusundaki düşüncelerini anlamak adına bir anket düzenledik. İlk olarak evde en çok vakit geçirdikleri mekanı öğrenmek istedik. Bu durumun odalarda yapılan değişim sıklığı ile paralellik gösterdiğini fark ettik. Daha sonra katılımcılara karantina sürecinde evde bir değişiklik yapıp yapmadıklarını sorduk. Katılımcılıların yaklaşık %60’ı evde herhangi bir değişiklik yapmadıklarını söyledi. Neden yapmadıklarını sorduğumuzda ise çeşitli cevaplar aldık. Kimisi bunun için masraf yapmak istemediğini kimisi ise bunun önemli bir iş olduğunu ve bunu tamamlamak için yeterli enerjileri olmadığını söyledi. Bizde bu durumun temel sebebinin motivasyon eksikliğinden kaynaklandığı sonucuna vardık. Motivasyonu olan kişiler de değişik cevaplar verdiler. İhtiyaç sebebi ile veya estetik kaygısından dolayı değişiklik yapanlar bulunsa bile çoğunluk boş vakit ve can sıkıntısını sebep olarak gösterdi. Ayrıca kişinin motivasyonunu azaltan tamir ve bakım işlerinden çok aksesuar değişikleri ile dekorasyon gerçekleştirdiklerini de belirttiler. Kısacası ev dekorasyonu büyütülecek bir iş gibi görülmemeli. Küçük bir değişlik bile kişinin psikolojisinde büyük değişiklere sebep olabilir farkında olmadan. Can sıkıntısı ile geçen vakitleri bu şekilde yararlı ve eğlenceli bir etkinliğe dönüştürebilirsiniz. Evinizde değişiklik yapmak istiyorsanız, yeniliklere açıksanız aşağıdaki videolara göz atmanızı öneririz :)
0 Comments
Filozoflar ''yabancılaşma'' kelimesini toplumun getirdiği zorunlulukların kişinin benliğinin bastırması olarak tanımlarken, psikologlar dışlanmışlık, umutsuzluk veya keder duygularına maruz kalan ve bu moral bozucu niteliklerin etkisiyle yavaş yavaş toplumsal bir varlık olarak gerileyen bir bireyin ruhsal işkencesi olarak tanımlarlar. Kaynağı ne olursa olsun, hayata karşı yabancılaşma ve yalnızlık duyguları pek çok kişinin yaşadığı bir durum günlük hayatta farkında olmaksızın. Bazen dinlediğimiz bir müzik, okuduğumuz bir kitap bu durumu bize hatırlatır ve sessizce düşüncelere dalarız. Kısa bir süre boyunca gerçek dünyadan koparız. Kendimizi tanımaya çalışırız. İşte tam olarak bu sebeple ''yabancılaşma'' duygusunu yaşatan dört farklı ürünü seçerek sizlere tanıtmak istedim. Vakit geçirmek için yeni arayışlarda bulunduğumuz bu dönemde temasal bir yaklaşımla olayı eğlenceli bir hale getirmeye çalıştım. Farklı duyulardan ''yabancılaşma'' durumunu hissederken bir yandan keyifli zaman da geçirmeniz dileğiyle. Bir Kitap: Beyaz Geceler-Fyodor DostoyevskiSekiz yıl önce St. Peterspurg'a taşınan, bu süre boyunca kimse ile konuşmamış, tek dostu kitaplar olan bir adamın kabuğundan dışarı çıkmaya çalışmasının öyküsüdür ''Beyaz Geceler''. Buna rağmen başlarda yalnız olmadığını kendi dünyası olduğunu savunsa da bir gün bu durumun farkına varır. ''Aniden anlamaya başladım ki yalnızdım. Herkes beni terk etmiş ve benden uzaklaşmıştı'' Yalnızlık duygusu bir tür karmaşaya dönüşür kafasının içinde. Herkesin onu terk ettiğini düşünür. O sadece kendine yabancı değildir, diğer insanlar içinde bir yabancıdır. Bu yüzden gerçek olduğundan bile emin değildir. Bu tür düşünceler hayatta gerçekten olmasını istediği kişiden uzaklaştırır onu. İstediği gibi yaşadığını düşünse de ıstırap içerisindedir. Sekiz yılın ardından konuştuğu ilk kıza âşık olur ve bütün beklentisi onu tekrar görmek üzerine kurulur. Umutsuzca birisi tarafında sevilme isteğine sarılır. Böylece yaşadığını hissedebileceğini düşünür. Bu durum kıza karşı da yabancılaşmasına sebep olur. O artık bir hayaletten farksızdır. Bir Film: Joker Son zamanların en popüler filmi olan Joker bu duyguyu bize tattıran bir örnek. Gerek oyunculuğu, gerek müziği gerekse çekiminden dolayı Joker ''yabancılaşma'' duygusunun işlendiği en iyi örneklerden birisi. Kısaca ‘’Joker’’, toplum ve ilaçlar tarafından bastırılmış bir benliğin ortaya çıkışının öyküsüdür. Ana karakter kendi dünyasına o kadar çok bağlı kalmıştır ki bir süre sonra gerçek ve hayal ayrımını yapamaz hale gelmiştir. Bu ayrımı bir süre sonra izleyici bile yapamamaktadır. Filmi güzel yapan öge de budur aslında. Filmin sonunun gerçek mi hayal mi olduğu hala belirgin değildir. Bu durum izleyicinin karakterle kendinin özdeşleştirme konusunda katkı sağlamıştır. Joker’in duygusal olarak çalkantılı depresyonlu yaşamında insanlar kendilerinden bir parça bulabilmektedir. Bir Dizi: Alienist19. yüzyıl sonları New York’ta geçen ve bir takım suçlar üzerinde ilerleyen bir dizi gibi görünse de derininde çok daha farklı bir temayı barındırmaktadır Alienist. Suçluların psikolojilerini incelemenin yanında sıradan insanların derininde yatan, bastırılmış benliklerine de değinmektedir. Suçlu insanların toplum tarafından dışlanmış bireyler olduğunu göstererek toplumsal bir mesaj da vermektedir. Tarihi atmosferi ve kaliteli oyunculuğuyla ''yabancılaşma'' duygusunu tattıran dizi izleyicinin de geçmişini ve benliğini sorgulamasına yardımcı olmakta. Bir Müzik: Necrologue- SolstafirGenel olarak bütün müziklerinde ''yabancılaşma'' duygusunu tattıran bir grup olan Solstafir, Necrologue (ölüm ilanı) şarkısında sözleri ile de bu duyguyu vermektedir. Post-metal türünde bir şarkı olsa bile metal veya rock müziğe ilgisi olmayan insanların dahi takip ettiği bir grup olduğunu söyleyebilirim. Have you ever had the fear Acı içerisinde olduğunu belirten söz yazarı bu acıyı karşısındaki kişinin hissedip hissetmediğini belirtircesine sormaktadır. Bir yandan kendini bu acıları hissettiği için özel hissetmekte bir yandan bu duyguları başkalarının yaşamasını da istemektedir. Bu sayede yalnız olmadığını hissedeceğini düşünmektedir. Melodisi ve ritmi ile birleşen sözleri kişiyi iç dünyasına doğru sürüklemektedir.
Corona virüsü hayatımızdaki pek çok aktiviteyi değiştirdi. Okulların, iş yerlerinin ve sosyal mekanların kapanmasının en büyük sonucu evden çalışmayı ve evde eğlenmeyi öğrenmek gibi görünse de farkında olmadığımız daha birçok etkisi oldu. Güne nasıl başladığımızdan tutun yediklerimiz, giydiklerimiz, dinlediğimiz müzikler dahil birçok şey değişime uğradı. Yataktan çıkmak için kendimizi zorladığımız, yarı uykulu halde evden ayrıldığımız zamanlar geride kaldı. Artık okula veya işe gitmek için erken kalkıp yola koyulma derdimiz yok. Tabi ki bu durum beslenme alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Acele ile yaptığımız karbonhidrat ağırlıklı kahvaltılar daha renkli sofralara dönüştü. Yemek yemek bir ihtiyaçtan çok zevk haline dönüştü. Far, allık, ruj ve eyeliner; daha ilk günden yerlerini yıkanmaktan kurumuş ellerin tek çaresi olan kreme ve nemlendiriciye bıraktı. Tahtını koruyabilen sadece diş macunu ve diş fırçası oldu. Değişen diğer bir şey de giyim alışkanlıklarımız. Dolabın önünde uykulu gözlerle ''Bugün ne giysem?'' düşünceleri '' Hangi pijamam daha rahat?'' sorusuna dönüştü. Güzel kokulu parfümler yerini limon kolonyasına bıraktı. Artık derdimiz güzel kokmaktan ziyade dezenfekte olmak. Virüs çılgınlığının başka bir sonucu da varoluşsal soruları artırması. Evde sıkışmış olmanın ve medyanın etkisi ruhsal durumumuzu da etkiledi. Ders çalışma niyetiyle alınan ama asla amacına uygun kullanılmayan masalar, bu dönem evde en sık vakit geçirdiğimiz yerlerden biri oldu. Online eğitim hepimize bambaşka bir deneyim kazandırdı. Umarız ki artık terliklerimizi fırlatıp, ayakkabılarımızı giyeceğimiz günler yakındır. O zamana kadar kendinize iyi bakın!
#evdekal🏡 #bizimlekal
1-Spektrum Cafe İncek Loft’ta bulunan Spektrum Café, otizimli bireylerin çalıştığı; aşçılık ve sunum alanlarında mesleki eğitim aldıkları, kurabiye ve pastalarıyla ünlü, neşeli enerjisi ile girdiğiniz an modunuzu yükselten eşsiz bir kafe. Mutfakta Ayşe Söylemez liderliğinde pasta ve kurabiye pişirmeyi öğrenenen otizimli bireyler, ortaya çıkardıkları ürünleri misafirlerine sunarken gerçekten çok keyifli görünüyorlar. Bireylerin hem mutfakta hem serviste aktif olarak rol oynadığı bu mekanda, benim dikkatimi en çok çeken özelliği kafenin çok yönlülüğü oldu. Sadece yeme-içme hizmeti ile sınırlı kalmayan kafe; workshoplar, örgü günleri, kermes, el-işi ürün satışı, yemek atöyleleri ve kitap okuma kulübü gibi pek çok etkinliği bünyesinde barındırıyor. Dilerseniz kendi standınız açabileceğiniz, dilerseniz ahşap atölyesinde üretilen ürünleri satın alabileceğiniz bu kafede edinebileceğiniz en özel deneyim ise otizimli bireylerle kuracağınız sıcacık ilişkiler ve onlara destek vermenin hazzı olacaktır. 18 yaşındaki otizimli Selin’in kendi elleriyle bana ikram ettiği gazoz kafede geçirdiğim en keyifli andı benim için. Otizim Vakfı Yönetim Kurulu üyesi olan Hülya Saygı ie olan kısa sohbetimizde edindiğim bilgilerden en önemlisi ise; kafenin maddi karlılıktan önce sosyal karlılık hedefi ile bu sektöre atılması. Otizimli bireylerin sosyal hayatta daha aktif rol alması, toplumun önyargılarının yıkılması ve birlikte güzel vakit geçirebilmek kafenin asıl amacı diyebiliriz. Daha fazla misafir ağırlayabilmek ve daha çok kişiye ulaşabilmek amacıyla yakın zamanda adres değiştirecek olan kafeye uğramanızı tavsiye ediyoruz ve adresini aşağıya bırakıyoruz. 2-Mavi At KafeMavi At kafe ile tanışmam geçen yaza dayanıyor. Bir buçuk ay boyunca staj yaptığım bu kafe gerçekten farklı bir deneyim edinmek isteyenler için doğru adres! Çalışanları şizofreni hastası olan kafenin yeri ise Anıtkabir’in hemen yanıbaşında, Fevzi Çakmak caddesi üzerinde. Şizofreni Dernekleri Federasyonu’nun şizofreni hastalarını topluma kazandırma ve kaynaştırma projesi kapsamında 2009 yılından beri faaliyet gösteren bu kafenin cana yakın çalışanları kendinizi evdenizde hissetmenizi sağlıyor. El bükmesi olan lezzetli mantınızı yerken hem hastalarla yakınlık kurabilirsiniz, bu dünyayı keşfedebilirsiniz hem de kafenin dizaynın keyfini çıkarabilirsiniz. Peki bu kadar mı? Kesinlikle dahası var. İmza günleri, söyleşiler, film gösterimlerden tutun, karaoke etkinlikleri, okuma grupları, resim ve fotoğraf sergisine kadar bu kafe adeta yaşayan bir organizma. En çok dikkatimi çeken bir diğer özelliği ise: Kütüphane. Sadece 2. el kitaplarla sınırlı olmayan bu kütüphaneyi, kafe çalışanı Yasemin Hanım “yaşayan kütüphane” olarak adlandırıyor. Bunun nedeni ise misafirlerin kitaplar yerine çalışanları da okuyabilmesi! Şizofreni hastalığı ile mücadele eden çalışanlar ile etkileşime geçip onlara merak ettiklerinizi sorabilir, perspektifinizi genişletebilirsiniz. Nefis kurabiyelerinizi ise kafede satışı olan ikinci el olan giysilere ya da bizzat çalışanlar tarafından tasarlanmış özel tişörtlere bakarken afiyetle yiyebilirsiniz. Takvimler, anahtarlıklar ve ayraçlar, kafeden ayrılırken sizde anı kalması için kasa önünde satışa hazır bekliyor. Damgalama ile mücadelenin öncülerinden olan Mavi At Kafe, Ankara’da değişik bir deneyim edinmek isteyen misafirlerini bekliyor.
|
Yazarlar:Beyza Aslanbaş: Bilkent Üniversitesi, Fizik bölümü öğrencisi Arşiv
May 2020
Kategoriler
|